4 Ekim 2009

Sinan'ın su kemerleri

Erkan Türe
İstanbul Şehir Üniversitesi


Geçen hafta sonu bir turla Mimar Sinan'ın Istanbul'a su getirmek için yaptığı su yollarını (kemerleri) gezdik. Öğrendiğimize göre Istanbul eski dönemlerde de su sıkıntısı çekmiş ve şehre su getirmek üzere çeşitli tesisler yapılagelmiş. Şehrin içinde kalan Bozdoğan Kemeri en bilinen Roma kemerlerindenmiş. Hem Bizans döneminde, hem de Osmanlı döneminde eski su kemerleri onarılmış, yenileri eklenmiş. Fetihten sonra Fatih döneminde iyi bir onarım yapılmış ve 100 sene idare etmiş. Kanuni döneminde Istanbul'un nüfusu artmış, su sıkıntısı başgöstermiş, tulumlarla satılan içme suyu pahalanmış. Kanuni Kağıthane deresindeki suları Istanbul'a getirmek üzere Mimar Sinan'ı görevlendirmiş. Büyük Mimar Sultana "Bu yapılabilir ama çok pahalıya mal olur" demiş. Kanuni de hem para, hem yetki verip Halkalı ve Kırkçeşme tesislerinin yenilenmesi ve genişletilmesi projesini Sinan'a vermiş. Her ne kadar devrin sadrazamı Rüstem Paşa "şehre göçü teşvik eder" kaygısıyla bu projeyi engellemek için uğraştıysa da o devirde Danıştay ve İdare Mahkemeleri filan olmadığından bu büyük projeyi durdurmak için kimsenin gücü yetmemiş! (Bu son cümlenin son kısmını ben ekledim!) Bu proje Mimar Sinan'ın kalfalıktan ustalığa yükselmesini işaretlermiş. Sinan basit bir su taşıma kemerini bir sanat eserine dönüştürerek ustalığını göstermiş. (Hala da gösteriyor, tabii bakmasını bilenlere!). Yeni mühendislik yaklaşımları kullanarak rüzgarın, selin, depremin ve zamanın etkilerine dayanıklı ve estetik eserler bırakmış, tabii suyu da Istanbul'a getirmiş.

Biz Kırkçeşme tesislerinin ayakta kalan en önemli 5 kemerini ziyaret ettik ve rehberin tabiriyle "Sinan'ın eserlerine ellerimizle dokunduk", O'nu rahmetle ve hayranlıkla andık. Bu tesisler Belgrat Ormanlarındaki çeşitli derelerin suyunu Istanbul'a 25 km mesafeden süzerek toplayan, çökelten ve tamamen kapalı künkler içinde çukur yerleri ve su yataklarını kemerlerle geçerek Istanbul'daki maksemlere getirip oradan çeşmelere ve hamamlara dağıtan karmaşık bir isale hattı sistemidir. Kırkçeşme tesisleri 1553 - 1564 arasında yapılmış, daha sonra yapılan bentlerle beraber 33 kemer, 4 bent, 570 adet katma ve 55 km isale hattı ile 580 çeşmeye, sayısı bilinmeyen hamam ve sebile su taşımıştır. Büyüklük ve maliyet olarak Mimar Sinan'ın yaptığı en büyük eserdir. Mukayese için aynı dönemde yapılan Süleymaniye Camii ve Külliyesinin 35 milyon akçeye, Kırkçeşme tesislerinin 50 milyon akçeye mal olduğunu bilmek yeter. Şehrin 34 metreye kadar olan yükseklikteki kısmına su getiriyordu, daha yüksek kesimlere Halkalı hattından su veriliyordu. 1563'de büyük bir su baskını olduğunu ve bu kemerlerin büyük hasar gördüğünü, bazılarının yıkıldığını biliyoruz, anlaşılan büyük Mimar bu sel sonucundan dersini çıkarmış ve eserlerinin tasarımını güçlendirerek hızla yeniden yapmış.

Yağmurlu bir günde otobüsle çamurlara bata çıka en yakın noktaya kadar gitmeye çalışıp gerisini yürüyerek gittiğimiz bu kemerler nedense 55 yaşıma kadar mimari değerlerini hiç düşünmediğim ve anlamadığım eserler olarak karşıma çıktı. Bu da bana bir ders olsun!

Kısa bilgiler şöyle: (İlk gördüğümüz Paşaderesi Kemerinin az bir kısmı görülüyor, orman yolu zaten altından geçiyor, bakımsız bir durumda.)


1. Eğri Kemer (Kovuk veya Kırık Kemer de deniliyor). 409 m uzunluğu varmış. Kağıthane Deresi üzerinde 90 derece dirsekle dönerek gidiyor. 3 katlı, altta 4, ortada 10, üstte 33 kemerden oluşuyor. Ortasından yürüyerek gidilebiliyor. Hemen dibine İBB Hamidiye Suyu tesislerini yapmış, ne yazık ki hiç estetik değil, tam oraya yapılması gerekli de değildi.

2. Uzun Kemer. 711 m uzunluğunda, 25 metre yüksekliğinde iki katlı. Kemerlerde su en üst kısımda kapalı bir tünelde künkler içinde akıyor.
Mağlova Kemerine (Yaşamkent isimli yere çok yakındaki) bozuk 2 km kadar bir yolu otobüsle gittikten sonra orman içinden 2 km kadar yürüyerek ulaştık, yol üstünde bugün hala kullanılan Büyük Havuzu da gördük, suların birleştiği depo görevini yapan bu havuzun alt tarafında 50 metre ilerideki bir borudan akan suyu insanlar bidonlara doldurup gidiyorlar ama etraf pislik ve çöple dolu! Ne hazin!


3. Mağlova Kemeri. En ihtişamlı yapı bu. Alibeyköy Deresi üzerinde, ne yazık ki 1970'lerde baraj yapıldığı için baraj gölü içinde kalan bu canım eserin tam üzerinden de dev yüksek gerilim hatları geçiyor, her iki yakasında devasa hat direkleri var.
257 m uzunluğunda 28 m yüksekliğinde, ayrıca temel derinliği 14 m civarında. Asimetrik kemer gözleri ve ilginç mimari yapısı mimarların ilgisini çekiyor, birtakım mühendislik hesapları sonucu dayanıklılığı artırmak için böyle yapıldığını düşünüyorlar. Bildiğiniz gibi Mimar Sinan'ın eserlerinin çizimleri yok. tasarımın gerekçesine dair bir bilgi de yok. Mağlova Kemerinin hem estetik, hem mühendislik açısından dünya literatüründe çok özel bir yeri varmış bu eserin. İki katlı, ortasında geniş bir yaya geçişi var, bakım - onarım için yapıldığı düşünülüyor. Üzerinde balıkçılar vardı, kemerin içinde hafif bir ateş yanıyordu!


4. Güzelce (Cebeciköy) Kemeri. Dere üzerinde Mağlova Kemerinden sadece 1 km kadar aşağıda olmasına rağmen ulaşacak başka bir yol olmadığından önce 2 km (çamura bata-çıka) yürüyüp otobüse döndük, sonra 15 km kadar büyük bir yay çizip Cebeci Köyüne geldik. Otobüsü köyde bırakıp yine 1 km çamur deryasında Cebeciköy Deresi boyunca yürüyüp kemere ulaştık. Dere boyunca araçlarıyla gelip küçük katlanır masalar üzerinde kafa çeken ehl-i keyf vatandaşlara rastladık. Bol miktarda curuf, inşaat artığı ve çöpün dere boyunca toprak yol kenarına döküldüğünü gözledik. Ramazan ayındaki selde köyün dere yakınındaki evleri su basmış, ayrıca sel çok pislik ve atık getirmiş, kemerin altındaki durgun ve balçıklı suyu iyice kirletmiş.

Uzun, yorucu, üstümüzü - başımızı çamur yapan ama hem güzel bir tarih-kültür gezisi, hem güzel bir spor olan bu günün akşamını köy kahvesinde taze çay içerek tamamladık ve Istanbul'un pazar akşamı trafiğine karıştık. Eve döndüğümüzde saat 22'ye yaklaşıyordu.

Umarım notları okuyup fotoğrafları görmek sizleri de heveslendirir ve büyük Mimar'ın bu az bilinen eserlerini görmek ve onlara dokunmak isteğinizi kabartır. (Harita burada)