15 Ağustos 2021

Ayasofya'da Sabah Namazı

M Akif Eyler

Daha önce "Muhteşem ma'bed" nitelemesini Kâbe için kullanmasaydım, Ayasofya için çok uygun olurdu. 1500 yıl önce böyle bir yapının nasıl dikildiğini, nasıl ayakta durduğunu anlamak mümkün değil.

Pazar sabahı ezanlar okunurken yoldaydım. 20 dakikada caminin yakınına geldim ama park yeri bulmak bugün bile kolay değil. Günler biraz kısalınca Marmaray ile gelmek lazım, Sirkeci istasyonundan yürümek bundan daha güzel olur.

Tatil sabahı kim gelecek, cami bomboş olur diye düşünüyorsanız fena halde yanıldınız... Camiye yaklaşırken her yönden akan insanlar Medine'yi hatırlattı. Cami neredeyse tam doluydu. Kapıdan girerken Fatiha okunuyordu, en arka safta namaza durunca şu ayeti duydum:

3:139 Gevşemeyin, üzülmeyin; hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsiniz.

Ayeti tanıdım, çünkü önceki gün bu sayfayı çalışmıştım. Kuran'ın ilginç bir özelliğidir, bir yerini çalışırken aynı konu başka bir yerde karşıma çıkar. İkram anlamında keramet denebilir.

Fotoğraf: Ali Demir

İki sayfa Kuran, rükû, secde ve selamla namaz bitti, ardından çok güzel bir tesbihat yapıldı. Müezzinler duadan sonra 33 kere "lâ ilâhe illallâh" çektiler, insanı havalara uçuran bir ses dinledik. Ses düzenine hayret ettim: Çok net ve anlaşılır bir ses, büyük camilerdeki ses karışması hiç yok. Ortadaki avizeye bakınca durum anlaşıldı. Bir sürü hoparlör yerine merkeze sadece iki tane koymuşlar, ses kubbeden yansıyor. İşte çözüm bu! Neden şimdiye kadar düşünülmemiş?

Avizenin üstünde ses düzeni ve karşıda dev levhalar

En sonda imam efendi bu caminin önemini anlatan kısa bir vaaz sundu. "Konstantiniye muhakkak fethedilecektir" hadisinin sebebinin bu ma'bed olduğunu söyledi. Muhteşem bir doygunlukla ayrıldık. Her hafta olmasa bile ayda bir gitmeliyiz. Madem bu şehirde yaşıyoruz, hakkını vermek lazım...


Rahmetli Haluk Dursun'un kapanış konuşmasından inciler (17 Aralık 2010)

Istanbul'da oturup "serçeden başka kuş, Zeyrek'den başka yokuş bilmeyenler" var.
* mekânı tanıyacaksınız, tarihini bileceksiniz, insanını seveceksiniz, coğrafyasına dost olup derelerini, tepelerini, tarihi yapılarını tanıyacaksınız... Alay Köşkü, Rabi Medresesi, Malta Köşkü deyince boş boş bakmayacaksınız.
* kuşlarını tanıyacaksınız: saka, ispinoz, karabatak (bülbül kendini göstermez)... bitkilerini bileceksiniz: erguvan, leylak, sinameki, şakayık, hatmi...
* kara ve deniz surlarının etrafını dolaşmış olacaksınız: kaleler, kuleler, bentler, kemerler, mabedler, saraylar... hayatiyet sağlayan sebiller, bereket sağlayan imaretler...
* şehrin azizlerini ve azizelerini seveceksiniz, kütüphanelerinde kitaplarını koklayacaksınız, çiçek pazarlarını, hamamlarını gezeceksiniz...
* neyin nerede, ne zaman yeneceğini, içileceğini bileceksiniz: sıcak sarı leblebi, su muhallebisi, demirhindi şerbeti...
Bir aşure gününde Ayasofya'yı gezdirdikten sonra"Istanbul'da yaşama sanatının asgari şartları bunlar" demiş ve sebilden aşure ikram etmişti. Allah rahmet eylesin.


Hâşiye: Bu yazıdan sonra geçen üç haftada dört kere daha ziyaret ettim, her seferinde farklı gördüm. Heyecan sürüyor...


Referanslar: