Akif Eyler
90 yaşındaki sevgili annem uzun süredir rahatsızdı, bakıma muhtaç idi. Pazar sabahı evinde, sükûnet içinde ruhunu teslim etti. Allah rahmet eylesin. Pazartesi defnedildi. Salı bütün gün akraba ve ahbaplarla görüştükten sonra akşam vakti cenaze evinden çıktık. Yorgundum, eve gidip biraz uyumak istiyordum.
Caddebostan Migros'un önünde, evimize iki dakika kala trafik çevirdi. Polis kimlik numarasını girince yüzü değişti, amirine gitti. Hemen ekip çağırdılar, çevirmeyi bırakıp sadece benimle ilgilendiler. Hakkımda arama kararı varmış...
Yol kenarında, karanlık bir duvarın üstünde endişe ile bekliyorum. Hz Musa'nın Medyen'de bir ağaç altında söylediği dua dilimde:
rabbi innî limâ enzelte ileyye min ḣayrin fakîr
(Rabbim, bana indireceğin her hayra muhtacım)
Yarım saat sonra gezici ekip geldi, aranan kişiyi tutanakla teslim aldı. Araba yed-i emin otoparka çekildi. Ekip görevini yapıyordu, yolda her konudan konuştuk polislerle... Olay o kadar gerçek dışı göründü ki "belki de rüyadayım" diye düşündüm.
Göztepe hastanesine gelince nedenini sordum, basit bir iş, adli rapor alınacakmış. Acil girişinde oturup sıramızı bekledik. Ekip amiri arabada kaldı, bir polis benimle dururken diğeri kayda gitti. İşte o zaman 7 sene önceki manzarayı hatırladım: Tuhaf Bir Rüya tam burada başlamıştı:
"Evet, evet, rüya olmalı. İşte tek gözlü Tekir yine orada uyuyor" derken gözünü açtı:
- Yine mi sen? Öğrettiğim ayeti okuyor musun?
- Annemi her gördüğümde yedi sene okudum
- Bugün de devamını öğren:
Rabbukum a’lemu bimâ fî nufûsikum
Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir
O sırada diğer polis geldi, uzun koridorlardan geçip bir bankonun önünde durduk. Kayıt memuru sordu: "var mı bir rahatsızlığınız?" Yok deyince hemşire bile görmeden sağlam raporu aldık.
Göztepe karakoluna gittik, gezici ekip başka bir tutanakla nöbetçi komisere teslim edip ayrıldı. Komiser bazı sorular sorup savcıyı aradı, "girişte bekleyin" dedi.
Yarım saat daha geçti, iki sivil polis geldi. Ufak bir sorgu yapıp kendi savcılarını aradılar. Gözaltında olduğumu bildirdiler. Tutuklu mu? "Olabilir" dediler. "Avukatınız varsa çağırın."
Yine kapının yanında bekliyorum. Önceki gün mezarlık, gecenin erken saatlerinde hastane ve karakol... Şu ayet aklıma geldi:
fefirrû ilallâh (O halde Allah'a kaçın)
Yarım saat sonra durum anlaşıldı. İfade vermek üzere çağrılmışım, ama o çağrı bana ulaşmamış. Mahkeme çağrısına uymadığım için aranıyormuşum. Nöbetçi savcının talimatıyla şartlı olarak serbest bırakıldım. Beş gün içinde Çağlayan'da ifade vermem gerekiyor.
Hepsi iki saat ama bana iki ay gibi uzun ve bereketli bir ders oldu. Şunları iyice öğrendim:
- Beden benim olmadığı gibi zaman da benim değil
- Bir anda sağlığımı ya da hürriyetimi kaybedebilirim
- Zor zamanlarda en iyi yardımcı Kur'an
- Musibetler Allah'dan gelir, hoş karşıla
Sonrası
2 Ocak'ta ifadeye gittim, savcının sorularına hatırladığım kadar cevaplar verdim. 27 Nisan'da (tam 4 ay sonra) dosyanın kapandığı haberi geldi.