18 Ağustos 2024

Bir Rüya Hikayesi: Umre 2024

Ali Demir, 13-23 Ağustos 2024

NOT 1: Her ne kadar şimdiye kadar bir kaç kez gezi notu kaleme almış olsam da, bu yazı bir gezi notu olarak başlamadı. Bu yazı, Mekke’de tavaf sonrası  dinlenmek amacıyla uyuduğum uykuda gördüğüm, açık,  net, güzel bir rüyayı kalıcı yapmak amacıyla yazıldı. Yazı bu rüya ile bitecek inşallah. Ümrenin geri kalan kısımlarını da yazma niyetindeyim.

NOT 2: Öğrencilerime ve arkadaşlarıma hep söylediğim gibi insan hafızası ancak yazarak kalıcı hale geliyor. Asla unutmam dediğimiz nice hatıraların bir kaç dakika sonra tamamen silindiğini, oysa yazılan incecik detayların kağıt üstünde kaldığı gbi hafızada da kalıcı olduğunu hep deneyimlerim. Bu notlar da böyle oldu. Telefonun not padinde tet tek harflere tek parmakla ekrana dokunarak yazdığımda her anın kalıcı hale geldiğine şahit oluyorum.

NOT 3: Uzun süredir ilk kez laptop bilgisayarımı almadan seyahate çıktım. Her bir kelimesini tek tek harflere tek parmakla basarak yazdığım bu yazı, laptop bilgisayarı yanımdan ayırmamamı uyardı.


Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan 22.10 tarifeli TK910 uçağına binmeden evvel akşam ve yatsı namazlarını mescitte cemaatle seferi olarak kıldım. Nedenini bilmiyorum ama, Vitir namazını uçakta kılmayı planladım.

Mescidin yanında 6 kabinli ihram giyme mekanını görünce, burada ihram girme kararı aldım. İhramım sırt çantamdaydı. Sıraya girdim ve boşalan kabine girip, dün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın YouTube hesabından izlediğim videodan hatırladığım ile ihramı giydim. İhram iki parça dikişsiz örtü. Garip hissediyorum ama kural bu. Dışarı çıktım, eşimle birlikte 203 nolu kapıya gitmek için bir üst kata çıktık ama orada fark ettik ki kapı değişmiş. Yeni kapı 304A nolu kapı yani mescidin önünden gidilerek erişilen kapı.

Kapı önünde kısa bir beklemeden sonra uçağa geçmek üzere otobüse aldılar.

14D ve E nolu koltuklarımıza yerleştik. Beklerken görevlilerin uçak çok dolu olacak demelerine rağmen yanımız 14F boş kaldı. Rahat bir biçimde genişleyip, rahat bir uçuşla 02.20 de Cidde’ye inmesi planlanan uçağımız 01.45de Cidde’ye indi.

Uçaktan indikten sonra makul bir yürüyüşten sonra, pasaport kontrol, gümrük, vize kontrolden sonra terminalden çıktık.

Kapı çıkışında çok sayıda taksi bizi Mekke'ye götürmek için ısrarcı oldu ama bizi Erdal Can karşılayıp Mekke'ye otelimize götürecek. Terminal çıkışında dev bir akvaryum rahat bir atmosfer oluşturmuş. 

Erdal Bey ile buluştuk. Bizi 5500 cc GMC arabasına götürdü. Terminal binasından çıkınca Arabistan sıcağı ile tanıştık. Tam bir sauna atmosferi. Bereket araba uzakta değilmiş. 

Esasen Boşnak olan Eski mili futbolcu Erdal, 16 yıldır buradaymış. İlginç bir hayat hikayesi var. Tek oğlunu da 16 yıldır görmemiş. Oğlu şimdi Küba'ya  elektrik üretip satan bir gemide tercüman olarak çalışıyormuş. İlginç hayatlar var bu Dünya'da. 

Bizi otelimize bıraktığında saat 03.30 idi ve Kabe'de  gece ezanı okunuyordu.

Odamıza eşyalarımız bıraktık. Kabe 5 dakika yürüme mesafesinde.

Umreci girişinden girince Kabe'yi tüm heybeti, güzelliği, sadeliği, ihtişamlı ile görünce dualar, dualar, dualar... Göz yaşları, yakarışlar,... şimdi  ve bundan sonra Kabe'de yaptığım tüm duaların arasında Gazze'de, Filistin'de ve dünyanın dört bir yanında zulüm gören Müslüman kardeşlerimin kurtuluşu için dua ve tescilli bir katili meclisinde defalarca alkışlayarak yaşanan insanlık suçuna açık destek verdiğini ilan eden amerika ve tüm zalimlerin de kahrolması için dua ediyorum. 

Evet Kabe'deyiz, Elhamdülillah

Sabah ezanı okundu. Kabe'de sabah ezanı ve sabah namazı doyumsuz bir lezzettir. İlk tavaf için namaz sonrasını beklemek zorundayız. Sabah Namazını  kıldık. Belki de zirve huşu ile sabah namazını Betül hanımla yan yana kıldık. Bu da nadir bir olay, genelde namazda erkek ve bayanlar ayrılıyor. Namaza çok az kala Kabe’ye girmeniz buna sebep oldu. Namaz bitince,  tıfılı da içeren cenaze namazı kılınacağını anons ettiler. Öyle ya burada her farz namaz sonrası cenaze namazı kılınacak. Ayağa kalktım ve karşımda kabe cenaze namazını bekliyorum. Dualar, dualar, dualar. Rabbimin vaadi var, dualar geri  çevrilmeyecek inşallah.

Ayakta kıldığımız cenaze namazı sonrası tavafa kendimizi attık. Birlikte yan yana ilk şavt kolay oldu. Betül hanım, İstanbul'dan 2 adet de tavaf sayacı almıştı. Her ikimiz de kullanıp, bir boncuğu diğerlerinde ayırdık. Bitince şavt. Elhamdülillah. Hadi bakalım ikinci şavta da başladık.  İbrahim Makamı her zaman çok yoğun oluyor. Keşke Müslüman kardeşine eziyet vermese. Ama orayı da geçtik. Hicr etrafı her zaman sakin. Hızlıca ilerledik. Aaa Betül hanım Kabe’ye yaklaşıyor. Heyecan. Evet takip ettim ve evet Kabe örtüsüne dokundu, elhamdülillah. Büyük mutluluk hissettim ağladım da tabii. Ama uzun kalmayalım, Müslümana eziyet vermeyelim. Şavta devam. Rüknü Yemeni ve evet işte Hacerül Esved. Büyük izdiham var. Aman girmeyelim izdihama. İkinci şavt da tamamlandı elhamdülillah.

Diğer şavtlar da benzer kolaylıkla tamamlandı. Her ne kadar bizim sayaçlar işe yaramadıysa da tavafı tamamlayıp zemzem içme heyecanı ile ayrıldık kalabalıktan.

İlk zemzem, elhamdülillah. Serin, doyurucu, huzur veren Rahmani su.

İstanbul'da umreye gideceğimi söylediğimde, Levent, hemen cüzdanını çıkardı ve bir adet 200 ve bir adet de 100 TL banknot verip "bunları kabeye hizmet edenlere ayrı ayrı ver." demişti. Ben ilk defa duydum ama demek ki Anadolu'da böyle güzel bir alışkanlık var. Aldım paraları ve Umre için hazırladığım paraların yanına koydum.

Son görüşmemizde Bacanağım Duran abi de son hacc ziyaretinden kalan 35 riyali verdi. O da Kabe'ye hizmet edenlere bunları ver demişti. İşte tam zamanıydı şimdi. Duran abinin 35 riyali çıkardım zemzem başındaki görevliye verdim. Diğer 200 TL’yi de bir başka görevliye, 100 TL’yi de bir başka görevliye verdim. Görev tamamlandı elhamdülillah.

Aslında bizim de son hacc veya umreden kalan riyallerimiz vardı evde bir yerlerde. Ama, neredeyse 20 yıl geçtiği için mağarada kelb ile birlikte uyuyanları, Ashab-ı Kehf, esprisini yapmış ve o riyalleri almadan geldik.

Şimdi tavaf namazı kılıp duaya devam edeceğiz. İki rekat tavaf namazı. Dua, dua, dua. 

Kalkıp say yapmalıyız. Umre ibadetinin şartı bu. Ama nereden başlayacağız? Aklım karıştı Merve işaretlerine yöneldim. Neden bilmiyorum. Safa Tepesi yazmıyor hiç bir yerde. "to Masa" yazılarını okuyorum ama Say'ın başlangıcına işaret ettiğini anlayamadım. 

Kabe'de yoğun bir inşaat devam ediyor. Her taraf paravanlarla kapatılmış. Say başlangıcını bulma gayretimiz bizi üst kata götürdü. Ama burada say heyecanı yok ki. Olmadı burası. Bir kaç kişiye sorduktan sonra nihayet safa tepesini bulduk. İşte dağ burada. Bismillah allahu ekber ile say'e başladık. Bu Hacer aleyyhisselamın Hz. İbrahim’den evladı İsmail için su arayışı. Ama Müslümanın dünya için gayretini de sembolize ediyor. Ve yeşil ışıklarla işaretlenmiş heybetli yürüme bölgesine geldik. Burada erkeklerin koşması gerekiyor. Ben önden hızlıca koştum. Betül takip etti. Merve tepesine ulaştık. Bundan yedi kez yapacağız. Dört defa safa'dan Merve'ye, üç defa da Merve'den Safa'ya gideceğiz. Say benim çok haz aldığım bir ibadet. Dilediğin gibi davran. Yürü, koş, dua et, dünya kelamı konuş, otur, yat, zemzem iç hepsi ibadet hepsi güzel. 

Nihayet yedinci şavt ile Merve tepesine vardık. Burada saçımın bir kısmını kestireceğim. Temiz yüzlü bir delikanlı elinde makas, "keseyim mi?" iması yaptı. Hadi kes bakalım. Saçımdan üç tutam kesti. Para vermeliyim bu delikanlıya. 5 riyal çıkardım. Aaa delikanlı almadı 5 riyali diğer hacının saçını kesmeye başladı. Anladım ki rayiç 10 riyal imiş. Neyse 5 riyal daha ilave edince parayı aldı. Rabbim kabul etsin. 

Geçmiş deneyimimde buradan dışarı çıkılıyor ve sağlı sollu çok sayıda Pakistan'lı berber erkeklerin kafasını kazıyorlardı. Bunların hiç biri yok artık. Sanırım hijyen kaygısı ile yasaklanmış, sadece tutam kesen elinde makaslı insanlar var. Biz yine de dışarı çıktık. Şimdi nereye gideceğiz? Ümremiz tamamlandı otele gidip İhramı çıkarıp dinlenmeliyiz. Ama otel nerede. Yön hissim sağdan devam etmem gerektiğini söyledi. İnşaat şantiyelerinin arasından yürüyerek, sonradan Fahd Meydanı olduğunu öğrendiğim meydana vardık. Evet burası bizim meydan buradan otelimize dönebiliriz artık.

Hedeflediğim üzere sabah namazını Kabe'de kılmak nasip oldu. Sonsuz şükürler olsun. 

Otelimize döndük, duş ve yerleşmeden sonra neredeyse 24 saattir sadece 2 saat kadar uyku ile ayakta kaldım hemen uyudum ve ezan sesi ile uyandım. Bu ne? Aaa öğle ezanı bu. Otel odamızdan ezan çok net duyuluyor. 

Hemen abdest almaya geçtim. Çıktığımda yerde seccade seriliydi. Demekki odada seccade varmış. Betül hanım, kıbleyi nasıl tespit ettin? Tavanda işaretli. Öğle namazı için  kaamet okundu. Ben de odamdan imama uymaya niyet ettim. Öyle ya, çoğu zaman özellikle Cuma namazlarında yedi kat yerin altında sadece hoparlörden gelen allahu ekber ile namaz kılmaz mıydım? Öyleyse burada da uydum kabe imamına. Öğle namazının farzını kılmaya.

Kabe'de namazlar tam bir huşu ve sükunet içinde kılınıyor. Uzun kıyam, uzun kıraat, uzun rüku, uzun secde. Hep sakin ve Allah'ın huzurunda elhamdülillah.

Bu ilk namazdan sonra, fiilen Kabe'de olamadığımız vakit namazlarını hep odamda Kabe imamına uyarak kıldım. Çok mutlu da oldum.

Dinlenme vücudumuz için yeterli olmamıştı. Biraz daha uyku ve dinlenme ile ikindi namazını da odamızda kıldık. Ve  Kabe'ye gitme niyetiyle otelden çıktık.

Klimalı otel lobisinden çift kapı ile caddeye çıkınca Arabistan sıcağını kemiklerime kadar hissettim. Ama olsun, burası Mekke, burada şikayet yok. 

Bizi Cidde'den getiren Erdal, otelden kabeye nasıl gideceğimizi tarif etmişti. O tarifi takip ediyoruz. Ama önce yiyecek birşeyler bulmalıyız. Erdal, otel kapısından sağa 30 adım gittiğinizde sokağın içinde lokanta ve bakkallar var demişti. Öyle yaptık. Aa işte bir "Resturnt". Tabela böyle yazıyor. Önünden geçtik burası bir lokanta. Devam edip sokağın diğer cadde ile kesiştiği yere kadar gittik. Dükkanlara baktık. Geri lokantaya döndük. Temiz görünüyor. İçeri girdik. Rahatsız edici bir koku da yok. Teşhirde sulu yemekler var, kazandan pilavı da tabağa koyarken gördüm. Yani pilav da var. Burası bizim günlük akşam yemeklerimizi yediğimiz lokanta oldu artık. İki çeşmeli lavabosu, sıvı sabunu ve rulo kağıt peçetesi de var. Daha ne isteriz ki? Hayret edilecek biçimde yediklerimiz bizi rahatsız etmedi. Çok mutlu olduk.

Buradan doğru Kabe'ye yöneldik. Bu ikinci gelişimiz. İhramsız ilk Kabeyi görme heyecanı ile yönlendiridiğimiz kapıda "la!" uyarısı ile geri çevrildik. Çaresiz diğer kapıya yönelik. Dört çıkış yürüyen merdiven bizi çatıya "roof" çıkardı. Acaba Kabe'yi görebilir miyiz iştiyakı ile bir tam tur yürüdük. Ama nafile. Kabe'nin sadece aurası var ortada. Tavafa gönlüm çok gitti ama cesaret edemedim. Genç bir çiftin yavaş sakin tavafları dikkatimi çekti. Önce onlar da bizim gibi araştırıyorlardır dedim ama bir kez daha geçince tavaf ettiklerini anladım. Demek ki tavaf yapılabiliyor. Bir kenara oturup akşam ve yatsı namazlarını kıldık. Elhamdülillah. Aynı hayal kırıklığı ile otele döndük. 

Gece 04.00'e saati kurup istirahate geçtik. 03.40 da okunan birinci ezan ile uyandım. Abdest alıp, İhramı üniforma olarak giydim artık. Kabe'ye gideceğim ve sabah namazı öncesi ve sonrası tavaf edeceğim inşallah.

Günün her saati Müslümanların akın akın, tek tek ve gruplar halinde heyecanla Kabe'ye yönelmeleri müthiş bir görüntü. Müslüman ülkelerde de her yerde bu olmalı. Ezan okunduğunda inananlar akın akın camiye yönelmeli.

Kabe’ye vardığımızda ihramlıların giriş kapısından girdim. İşte Kabe, yine tüm ihtişamıyla karşımızda. Kabeyi ilk görünce yine Dua, dua, dua.

Bu tavafı annem ve babam için yapacağım. Rabbim bu tavafın sevabını anne ve babama bağışlıyorum. Bu ibadetimi kolaylaştır ve kabul et. Dua, dua, dua ve zikir ile tavafı tamamladım elhamdülillah.

Sabah namazını 2. Şavttan sonra kıldık. Bunu da çok seviyorum. Tavaf yapıyorsun, İmam ne zaman Allahüekber derse durup namaza katılabiliyordun. Beni çok mutlu ediyor bu. 

Mekke'deki ikinci günümüz başladı. Tavaf sonrası zemzem ziyafeti ve tavaf namazı sonrası otele döndüm. İstirahat için duş alıp hızlıca uykuya daldım. 

Üç kat rüya!

Benim kullandığım araba ile babamın hurdalıktaki dükkanına gidiyorum. Dükkana varıp sol tarafa Mehmet Kaya'nın dükkanı önüne vardığımda, yol çatalının yönleri  ileriye doğru yani arkalarını gördüğüm arabalar sıkıca park edip her iki yolu da kapatmışlar. “Ama dün ben rüyamda bu manzarayı kamyonlarla oluşturulmuş görmüştüm” dedim. Oysa onları tam her iki yolu kapatmış arabalar olarak gördüm ama şimdi sadece yolun sol tarafı dolu sağ çatalda ise araba yok, kara sakallı hocanın dükkanına doğru olan yol açık. 

Arabamı park edip çıktım. Teyzemin oğlu Hikmet, elinde bir bardak çay ile bana doğru geliyor. Çayı bana uzattı ama ben "kim var içeride!" diye dükkana yöneldim. “Kerim ağam içeride dans mı yapıyor, spor mu yapıyor bilemedim" diye cevap verdi. Ben önde, Hikmet arkada dükkana girdim. Dükkan tam olarak boşalmış. Tek bir vida bile kalmamış, çatı direkleri de sökülmüş toparlanmış. 

Yazıhaneye girdim. Burası da boş. Ama babam var masanın yanında. Çay demlemişler. Babamın sağ elinde çay var, beni görünce gülümseyerek toparlandı "Ali gelmiş?" dedi. Eline uzandım sol elini uzattı. güzelce öptüm başıma koydum. Ve tabii ki her zaman olduğu gibi "bu rüya!" uyarımı ile uyandım. 

Çok tatlı bir gülümseme vardı babamın yüzünde. Bu babam için çok nadir bir olay. Elhamdülillah ne güzel rüya bu diyerek uyandım. 

Annem ve babam için yaptığım tavafın ardında by güzel rüya beni çok ama çok mutlu etti. Bu mutluluğum bende kalmamalıydı.

Mekke, Hibatullah Hotel, 118 nolu oda. 18 Ağustos 2024,  saat 13.56