28 Temmuz 2025

Matbaada Sürpriz Sofra

Bir arkadaş Şevket Ağabey ile ilgili yazdıklarımı okumuş, Iddi Amin salatasını merak etmiş, ben de ona yazdım, sizinle de paylaşayım. Idi Amin Dada Oumee, 1971-1979 arasında devlet başkanlığı yapmış olan Ugandalı asker ve diktatördür.

Selam ve sevgiyle,
Sezgin Özaytekin


Ahmet Selçuk⁩ beyfendinin ricası üzerine: 

MATBAA KOKUSU VE AÇLIĞIN GÖLGESİ (!) 

Sultanahmet'in o eski matbaası, Şevket Ağabey'in sürgün dönüşüyle bir nefes almıştı. Köhne duvarlar arasında, dizgi makinelerinin tıkırtısı ve taze mürekkebin keskin kokusu, bize geleceğin haberini fısıldıyordu. Biz gençler, o bilge ama ruhu genç çınarın gölgesinde, hem yardım ediyor hem de hayatın derslerini alıyorduk. Ama karın gurultuları, bazen en coşkulu haber metinlerinden bile daha gür çıkıyordu. 

Şevket Ağabey'in keskin gözleri, bizim o gizli açlığımızı hemen sezdi. "Yahu, bir şeyler yiyelim!" dediğinde, içimizde tuttuğumuz nefes, birden boşaldı. Köfte miydi, kebap mıydı, pide miydi hayallerimiz? Sanki bir ziyafet sofrası kurulacaktı o derme çatma matbaanın ortasına. 

Ama Şevket Ağabey'in zihni, her zaman daha pratik ve daha derin bir yoldan ilerlerdi.

BEKLENMEDİK MALZEMELER VE USTA ELLERİN DOKUNUŞU

Birini taze francala için fırına yolladı, diğerini bakkala: konserve barbunya, domates, salatalık, biber ve yoğurt. Garip bir listeydi. O sırada ben, çaydanlığın fokurdamasına yardımcı olmakla meşguldüm, sanki çayın buharı, matbaanın eski ruhunu ısıtıyordu. Malzemeler toplandığında, matbaanın ortasındaki o eski sehpa, serilen gazete kağıtlarıyla bir anda pırıl pırıl bir mutfak tezgahına dönüştü. Şevket Ağabey, üç yıldızlı bir Michelin şefi edasıyla direktifler yağdırmaya başladı: "Şu büyük kaseyi yıka getir!", "Sebzeleri iyice yıkayın, salatalıkları soyun!", "Tuzu kim bulacak? Kaşık çatalı sudan geçirin." 

Her emir, bir sonraki adımı getiriyor, her birimiz sessizce ama büyük bir özenle işimizi yapıyorduk. Sanki bir orkestranın parçalarıydık, Şevket Ağabey de maestrosuydu.

İDDİ AMİN’İN SÜRPRİZLİ SOFRASI

Sebzeler, adeta bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, büyük kasenin içine titizlikle doğrandı. Üzerine yoğurt ve konserve barbunya plakisi döküldü, sonra ustaca karıştırıldı. O an, etrafımızdaki her şey durmuş gibiydi. Dumanı tüten francalaları elimizde parçalamış, nefesimizi tutmuş bekliyorduk. 

O zaman fotoğraf çekmemiştik, Yapay zeka bunu çizdi

Şevket Ağabey'in o bilge sesi yankılandı: "Bu, 'İddi Amin Salatası'dır." 

O sıralar Afrika'da fırtınalar estiren o tuhaf liderin öngörülemezliği, bu salataya ismini vermişti. Bir metafordu bu, tıpkı hayatın kendisi gibi, basit malzemelerle ortaya çıkan beklenmedik bir mucize. "Haydi Bismillah!" dediğinde, İstanbul surlarına atılan serdengeçtiler gibi, elimizdeki ekmeklerle yemeğe daldık. Her lokma, bir zaferin tadı gibiydi.

Damakta Kalan Bir Lezzet, Gönülde Bir Hasret

O yemek, sadece midemi değil, ruhumu da doyurdu. 

Hayatımın en lezzetli anılarından biri olarak hafızama kazındı. Maddi miydi o lezzet, yoksa manevi mi? Belki ikisi birdendi. Sonraki günlerde, bu salatayı evde de yaptım. Annem, babam, eşim, çocuklarım... Hepsi bayıldı. Bazen içine biraz kırmızı soğan attım, bazen biber. 

İsminin komikliği miydi, sıcak francalanın kokusu mu, yoksa Şevket Ağabey'in o sihirli dokunuşu mu, bilemedim. Ama her yaptığımızda, yüzlerde bir gülümseme beliriyordu.


Şimdi pek yapmıyoruz. Belki de Şevket Ağabey'in yokluğunu hatırlatmasın diyedir. Onun o matbaadaki varlığını, o sakin sabahları, gazete kağıdına serilen o sade ama unutulmaz sofrayı... Bazı lezzetler, sadece belirli bir zamanın ve belirli insanların mirasıdır. Tıpkı hayat gibi, tıpkı geçen zaman gibi...

Dr. N. Sezgin Özaytekin Altınoluk 28072025