Arzu Baloğlu
Marmara Üniversitesi
“Ben muhasebeden hiç anlamıyorum” demekle olmuyor işte. İsteseniz de istemeseniz de biraz muhasebe bilmek gerekiyor yoksa siz de benim gibi günlerce uykusuz kalabilirsiniz….
Bizim şirketin muhasebecisi Ahmet zaten hep problemliydi. Ne zaman “Ahmet nerede” diye sorsanız, şirkette yoktur. Ya hastadır, ya ailesinden biri hastadır veya dışarıda işleri vardır. Özellikle banka işleri… Aslında gitmesi gerekmiyordu, bir çok şeyi otomatik talimata bağlamıştık. Şirket için de her türlü teknolojik imkan da vardı ama o yine bir fırsatını bulup “bankaya gidiyorum” diye işten kaçıyordu. Hay Allah adamı yakalamak her gün daha zorlaşıyordu.
Biz yönetim kurulu toplantılarında ise günlük işleri konuşup kafa yorardık. Teknik sorunlarımız, müşteri şikayetleri, çeşitli organizasyonlar vs. vs. Bazen sadece bir müşterimizi mutlu etmek için saatlerce çalışırdık, ama bunun yanında asıl konuyu atladığımızı nasıl bilebilirdim. Muhasebe bilmiyorum ki nedir? Nasıl çalışılır? Nasıl denetim yapılır? Muhasebe denetimi nedir? Falan…Aslında arada sırada soruyorum, “Siz bize hiç mali tablo vermiyorsunuz? Durumumuz nedir? demeye çalışıyoruz. Her zamanki telaşlı haliyle “yarın çıkacak”, “haftaya tamamlıyorum” gibi laflarla geçiştiriyor. Bize doğru düzgün bir durum raporu ortaya koyamadı. Arada aklıma geliyor “Ahmet’i de çok yalnız bıraktık, çok yüklendik acaba çok strese sokuyor muyum ” diyorum diğer taraf dan yönetim kurulunda muhasip üyemiz var, muhasebeden anlayan arkadaşlar var ayrıca denetim ekibimiz var, onlar zaten olayın içinde, durumu bilirler diye ilgilenmekten vazgeçiyorum. Zaten ne soruşturacağım ki. Beni isterse hemen ikna edebilir. Anlamadığım şeyi fazla kurcalamamak en doğrusu…
Aylar geçiyor, Ahmetin işe gelmemesi daha da sıklaşıyor. Bu kez iyice şüpheleniyoruz. Ben içimden kara kara düşünüyorum “sakın bu iş arıyor olmasın. Sene sonu da geldi, çekip giderse ne yapacağız” Bir icraat da yapamıyorum çünkü zaten konunun içinde olanlar var, ben sadece fikrimi söyleyebilirim ama doğru yönlendirme onlarınki olacak. Bana kalsa hemen bir muhasebeci bulup, Ahmet ile değiştirmek lazım…
Haftalık toplantılarımızın birinde Yönetim Kurulu Başkanımız, Denetim Kurulu Başkanı ile Ahmeti göndermeyi düşündüklerinden bahsediyor. Biz de görüş birliğiyle onaylıyoruz. Ertesi günlerde acilen muhasebeci aranıyor ve bir hanım işe hemen başlıyor. Ahmet ise işe geldiği bir sabah haberi alınca, çok da aldırmadan şirketi terk ediyor. Aslında bir muhasebeci rakamları teslim etmeden şirketi böyle terk edemez. Bana gelen bilgiye göre “Yarın gelirim, hesapları teslim ederim” sözü ile gidişine izin vermek zorunda kalıyorlar. Gidiş o gidiş. Yalvar yakar şirkete geliyor, biraz kalıp “yarın yine gelirim” diye hemen kaçıyor. Ya yeni gelen muhasebeci hanım.. Kızcağız yeni bir sistemi tek başına bir çok karışan ile devam ettirmeye çalışıyor. Ama mümkün değil ki. Daha önceki hesaplar genellikle hatalı kayıt edilmiş. Hangi işleme el atsa hesaplar denkleşmiyor.. Bir de sene sonu yaklaşıyor mu? Hesap kapama, açma, YTL ye geçiş, genel kurula raporlar vs.. Öyle kötü bir zamanki biz bu olayı öğrendiğimizde şok oluyoruz. Hele biraz daha gerçeği öğrendiğimizde başlıyor uykusuz geceler…
Ahmet’in mutlaka şirkete gelmesi gerekiyor. Kimse bu hesapların içinden çıkamayacak durumda. Bir de öğreniyoruz ki Ahmet Ukrayna’da bir şirketin muhasebecisi olarak işe girmiş. Türkiye ye yakında gelmeyecekmiş. Kaldık mı yanlış rakamlarla, bir yandan yeni muhasebeci ve diğer tarafdan yaklaşan sene sonu raporları.. Beynimizden kaynar sular dökülmekle kalmıyor, kibrit çakıp yakmışlar gibi yanıyoruz.
O sırada üstüne üstlük bir de yönetim ve denetim kurulu arasındaki küçük tartışmalar.. Sakin olmayı başardığımız anlarda toplantılar yapıyoruz bakalım bu işden nasıl çıkacağız? Bir çok kayıtsız tahsilatlar, ya da yanlış kayıtlar hatta belgeler vs vs. Her şey karışmış durumda biz de tabii ki…Bir yöntem düşünüyoruz, denetim kurulu onaylamıyor. Onlar düşünüyor bizim için pratik gelmiyor ama bu iş yeni baştan ele alınıp çok yakında tamamlanmak zorunda. Yeni işe giren muhasebeciyi ise bahsetmek istemiyorum. Her gün istifa dilekçesini bir kez daha sunuyor. “Ne olur beni bırakın” diyor. Ama buna rağmen bizi terk etmedi. Gerçekten çok acınacak durumdaydık, elimizden geldiği kadarıyla birbirimizi destekledik ve “acil durum çözümü” geliştirip tamamlayabildik.
Tabi bu kısa çözüm ne kadar sağlıklı ve doğruydu bilemiyorum ama işte bir çözümdü. O an için ortaya çıkarılmış ve doğru kabul edilecek dip rakamlardı. Hiç olmazsa 2004 yılı yeni baştan ele alınıp toparlanmıştı son 1 ay içinde. Bu ekip içinde teknik müdürden güvenlik amirine kadar çoğu arkadaşımız yer aldı ve iki işi birlikte yürüttüler. Bize çok iyi bir takım çalışması örneği gösterdiler.
Sonunda 2004 yıl sonu rakamları çıkmıştı, ama hem bizim hem ekibimizin hem muhasebeci arkadaşlarımızın ömründen de birkaç yıl götürmüştü. Bunları neden yaşamıştık? Hak etmiş miydik bilemiyorum bir yanım kendimce hak etmediğimi düşünsem de diğer yanım diğer işleri olduğu gibi rakamları da sorgulamalıydın diyor. Öyleyse “Muhasebeden hiç anlamam” demek yerine biraz anlayabilmek için şimdiden çalışmaya başlamamız lazım.