F. Hakkı Penbe
Yazar
Başta bir direnişken sonradan eyleme dönüşen Gezi Parkı eylemlerinin 10. gününde İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim elemanlarından Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkaslı tarafından hazırlanan ve toplam 20 saatte üç bin eylemci tarafından yanıtlanan anketin sonuçları dün açıklandı. Bunun üzerine, naçizane, bendenizden üç açılı ufak bir analiz:
1-EYLEMCİLERE: Ankete göre eylemcilerin %70'i Başbakanın iddia ettiği gibi kendisini herhangi bir siyasi partiye yakın hissetmiyor. Üstelik ''Bağlı bulunduğu siyasi hareketin yönlendirmesiyle eylemlere katıldığını'' söyleyenlerin oranı ise yalnızca %7.7 düzeyinde. Eylemcilerin istekleri sorulduğunda ise "Polis şiddeti dursun” diyenler %97, “Bundan sonra özgürlüklere saygı gösterilsin” diyenler %96, “Yeni bir siyasi parti kurulsun” diyenlerse sadece %37 oranında. Yani eylem amacının iktidarı devirmek ya da istedikleri bir partinin iktidara gelmesi olmadığı çok açık! Ayrıca eylemcilerin %40’ının 19-25 yaş arasında olması, bir diğer anlamda önceki seçimlerde herhangi bir oy kullanmamış yeni seçmen olup son nüfus sayımına göre 4 milyonun üzerindeki genç kitle, iktidara karşı gösterilen tepkinin samimi olduğunun bariz bir göstergesidir...
2-EYLEMCİLERE KARŞI OLANLARA: Her ne kadar eylemcilerin %70'i hiç bir parti taraftarı değilim dese de şeytan ayrıntıda gizlidir misali daha spesifik olan iki soruya verdikleri cevaplarla aslında taraflarını belirtmişler. Eylemcilerden “Ak Parti seçmeniyim nitelemesine katılmıyorum'' diyenler %92 ve "Muhafazakarım seçeneğine katılmıyorum'' diyenler ise %75 oranında. Halbuki daha geçen ekim ayında Açık Toplum Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi'nin desteğiyle yapılan bir ankette ''Seçimlerde hangi partiye oy vereceğime karar verirken, bu partinin liderinin muhafazakarlığını hesaba katarım'' diyenlerin oranının %72 olmasının yanı sıra iktidar partisinin son seçimde (2011) aldığı oy oranı da %49.8! Son iki yılda yapılan gerek alkol düzenlemesi gerekse diğer uygulamaların bu kesimin tepkisini çekmediğini de hesaba katarsak eğer ortaya şöyle bir gerçek çıkıyor, eylemlere katılanlar iddia edildiği gibi halkın büyük bir kısmını yansıtmıyor! Tıpkı 2007 yazında dindar yönetime karşı düzenlenen ve milyonların katıldığı Cumhuriyet mitingleri, ki şimdiki eylem katılımcılarına göre kat be kat daha kalabalık olup sesleri ve medya desteği daha yüksekti, ertesinde yapılan referandumda halkın %69'unun ''Evet'' demesi gibi. Üstelik geçmişteki örneklerde olduğu gibi eylem süresi ve şiddeti arttıkça eylem karşıtlarının sayısını yükselttiği gibi iktidara olan desteğin de kemikleşerek muhalefetin ciddi bir kan kaybına uğrama tehlikesi bulunmakta...
3. TARAFSIZ KALANLARA: Her şeye rağmen darbeye karşı olan eylemcilerin %79.5 çıkması ve ekonomi, sağlık, eğitim, ulaşım vb. konulardaki sıkıntılardan hiç bahsedilmemiş olup tek istenenin çevre, özgürlük ve saygı olması ülke olarak gelişmişlik düzeyimizin güzel bir göstergesidir! Yani istenen, iktidarın ne kadar kuvvetli olursa olsun kendi seçmeniyle birlikte karşısında olanlarını da dinleyerek hak ve özgürlüklerine engel olmamasıdır. Üstelik bir kaç kışkırtmaya rağmen eylemcilerin büyük bir çoğunluğunun Wall Street İşgalindekilere nazaran çevreye ve tarafsız kalanlara daha duyarlı olması amaçlarının meşruluğunu haklı kılmaktadır...
Bütün olanlara baktığımızda ''her şerde bir hayır vardır'' diyalektiğini rahatça dile getirebiliriz. Çünkü demokrasi dışı bir aksilik olmadığı sürece (darbe, rejim değişikliği vs.) yaklaşık bir 10 yılımıza daha etki edecek bu iktidarın bazı şeyleri farkına varması sağlanmış oldu...
Ha benim açımdan direniş veya eylem her ne şekilde adlandırırsanız adlandırın çoktan başarılı oldu bile :) Birincisi 5 yıldır her gün içinden geçtiğim ve günde en az bir kere çay içip nefes aldığım parkımın korunduğu gibi milli parklarımızı tarumar edebilecek Tabiat Kanun Yasa tasarısı rafa kalktı bile!