Ülkü Feyyaz Taktak BÜ75 ve BÜ79
Şişli Terakki Lisesi mezuniyeti sonrası, rahmetli annemin emrivaki yaparak, benim bilgim ve isteğim olmamasına karşın beni giriş sınavlarına yazdırttığı ve bunu sınavdan birkaç gün önce öğrendiğim o zamanki adıyla Robert Kolej Yüksek'e sınavda başarılı olarak girmiştim. Hazırlık, lisans ve lisans üstü eğitimimi (yaklaşık 7 senemi) öğrenci ve öğrenci asistanı olarak benim için çok özel bu okulda geçirdim.
Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının Türkiye standartlarının çok altında olduğu, öğrenci - öğretim üyesi ilişkisinin derslerde saygılı, ders dışında arkadaşça olduğu bir okuldu. Derslerin ve ders dışı faaliyetlerin neredeyse aynı ağırlıkta olduğu, yatılı olmayanların okuldan eve dönerken üzüldüğü, İstanbul'un en güzel manzaralı okulu olduğunu düşünüyorum.
1970'li yılların üniversitelerindeki kaotik ortamdan çok uzak bir öğrenim gördük. Bunun nedeninin öğrencilerin olaylara duyarsız olduğunu düşünmeyin. Okulda sık sık her konuda demokratik forumlar yapılır, buna tüm öğrenciler katılır (o zaman 600-700 kişiydi tüm okul öğrenci toplamı) ve alınan kararlara yönelik oylamalar açık ve isim okunarak gerçekleştirilirdi. Forumlara beş çayı arası verilmesi diğer üniversite öğrencilerince "sosyetik" bulunurdu :). Bu yıllarda okulun Robert Kolej'in lise binasının olduğu alana aktarılmasının önlenmesi ve Üniversite olmasına yönelik mücadeleler için boykotlar, yürüyüşler yapılırdı. Bunlar gerçekleştirilirken eğitimin aksamaması için boykotlar istisnalar dışında genelde Cuma akşamı başlatıp Pazartesi sonlandırılırdı. Bunların sonucunda da Boğaziçi Üniversitesi kuruldu ve ben de ilk mezunlarından oldum.
Boğaziçi üniversitesi öğrencileri böyle demokratik bir ortamda yetişirler, herkes birbirinin görüşlerine tam zıt görüşte bile olsalar saygı gösterirler, iletişimleri kuvvetlidir ve şiddete başvurmazlar ve en önemlisi şiddetle yıldırılamazlar.
Son yaşananlara gelince, bence tüm Boğaziçi Üniversitesi mezunları bunlarla ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaşmalıdır. On binlerce mezunun görüşleri kamuoyunun oluşturulması, aydınlatılması açısından önem taşımaktadır görüşündeyim. Tüm mezunların görüşlerinin aynı olmasını beklemiyorum okulumuzun bizlere kazandırdığı kültürü düşününce. Değerlendirmenin çok yönlü olmasının da sağlıklı olduğu kanısındayım.
Türkiye'nin üniversite seçme yerleştirme sınav sonuçlarına göre en değerli öğrencilerinin büyük bir bölümünü bünyesinde bulunduran Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanırken çok daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Yapılan atamanın Boğaziçi Üniversitesi'ni bulunduğu yerden daha ileriye götüremeyeceği açıkça görünüyor. Sonunda kaybeden Boğaziçi Üniversitesi ve Türkiye olacak gibi. Mevcut rektörün tüm tepkilere, yardımcı bile atayamadığı ortama, öğrencilere uygulanan şiddete karşın hala oturduğu koltuğa sarılıp istifa etmemesi zaten Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne hiç uygun olmadığının en büyük göstergesi. Üniversitenin tarihinde üniversiteye hiç polis girmemişken, rektörün üniversiteye ancak polisle gelip gidebilmesi ise trajikomik.
Sevgili Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi kardeşlerim "doğru bildiğiniz yolda gerekirse yalnız yürüyün". Kendinize olan saygınız her şeyden çok daha önemlidir. Yalnız değilsiniz. Dün akşam Kadıköy'de biber gazlı polis müdahalesi sırasında yerde kalan çok sevgili arkadaşım Ahmet Eymirlioğlu'na birinizin söylediği gibi "torunlarınız sizlerle gurur duyacak".
Sevgi ve saygılarımla.